28 Şubat 2011 Pazartesi

Kenneth R. Miller ve İş Analizi

R.Miller: Ayrıntılı görev analizi yöntemini geliştirdi (İş analizi)
Bir işin yapılmasındaki tüm işlemlerin adım adım aşamalı olarak belirlenmesi gerektiğini vurguladı.
Miller’in yapmış olduğu bir çalışmaya göre; stratejik insan kaynakları yönetimi, organizasyonun tüm düzeylerinde işgörenlerin yönetimini ilgilendiren ve organizasyonun rekabet avantajını oluşturmaya ve korumaya yönelik stratejilerin uygulanmasıyla ilgili kararlar ve faaliyetler olarak tanımlanmıştır. İnsan kaynakları programlarının organizasyona sağladığı katkıların anlaşılması sonucunda organizasyon stratejisinin oluşturulması ve uygulanmasında bu programlarla bütünlük sağlanması hedeflenmiştir. Bununla birlikte 1980’lerin ortalarından itibaren birçok araştırmacı, insan kaynakları yönetiminin stratejik yönetim ile olan ilişkisinin önemini vurgulamak için stratejik insan kaynakları yönetimi kavramını kullanmaya başlamıştır.
         Stratejik insan kaynakları yönetimi kavramının gelişiminde etkin olan birçok araştırmacı, personel yönetimi fonksiyonlarının organizasyonun stratejik yönetimi ile bütünleştirilmesinin, klasik personel yönetimi ile insan kaynakları yönetimi kavramları arasındaki temel farklılığı gösterdiğini ifade etmiştir. Bu yaklaşıma göre insan kaynakları yönetiminin içerdiği unsurlar;
-       klasik personel yönetimi (işgöreni işe alma, ödüllendirme, iş dizaynı vs.),
-        işgören gelişimi,
      -     işgörenin organizasyonun en değerli unsuru olarak benimsenmesi ve gelişmeye istekli olduğunun kabul edilmesi,
      -          personel yönetiminin stratejik organizasyon yönetimi ile bütünleştirilmesidir.
 Stratejik insan kaynakları yönetiminin 1980’lerde önem kazanmasının çeşitli nedenlerinden biri,A.B.D.’de organizasyonların yoğun ulusal ve uluslararası rekabet karşısında verimliliğin arttırılması için insan kaynağının stratejik olarak yönetilmesinin önemini kavramış olmalarıdır. Diğer bir neden,1980’lerde başlayan organizasyon yapısındaki değişimdir. Organizasyonlar kontrol alanının dar olduğu, hiyerarşik nitelikteki dik yapıdan uzaklaşarak, kontrol alanının daha geniş olduğu, grup çalışmasının etkinlik kazandığı, bireysel yaratıcılığın ön plana çıktığı yatay yapılara yönelmişlerdir.
 Bu değişim, organizasyon yapısı içerisinde insan kaynakları yönetiminin stratejik rolünü arttırmıştır. Başka bir nedense, günümüzde yaş, cinsiyet, vasıf ve davranış olarak değişen işgücü yapısıdır. Bireysel yönü güçlü, eğitim düzeyi yüksek, kişisel yeteneklerini geliştirmeyi bilen ve teknolojiyi daha yüksek düzeyde kullanabilen farklı yapıdaki işgücünün yönetilmesinde, insan kaynakları yönetiminin stratejik önemi artmaktadır.
 1970 sonrasında insan kaynakları yönetiminin organizasyondaki stratejik önemi alanında etkin olan bir diğer yaklaşım Harvard Üniversitesi’nde geliştirilmiştir. Bu çalışmada, insan kaynakları yönetimi politikalarının belirleyicileri ve sonuçları ortaya konulmaya çalışılmıştır. İnsan kaynakları yönetimini genel yönetim yaklaşımı içerisinde değerlendiren bu çalışma, insan kaynakları yönetimi alanında dört temel politika ayrımı belirlemiştir. Bu politikalar; işgören etkisi(işgören katılımı),insan kaynakları akışı(işgören tedariki, işe yerleştirilmesi ve işten çıkarılması),ödüllendirme sistemi(teşvik, ücret ve katılım sistemleri) ve çalışma sistemleridir(işin organizasyonu).

Kaynak: © Araş. Gör.  Seçil TAŞTAN

1970'li Yıllarda Öğretim Tasarımı


1970’ler
Bilgisayar devrimi başlar
Minibilgisayarlar
Daha güçlü ve küçük bilgisayarlar
Eğitim Yazılımlarının miktarı ve çeşitliliğinde artış


Öğretim teknolojisi 1970’li yılların sonuna dek ,teknolojik araçların öğretim ortamında kullanılması olarak görülmüştür.1950 lerden 1970 lerin sonlarına gelinceye dek ,alanla ilgilenenler öğretim teknolojisinin tanımını öğrenme öğretme süreçlerinde kullanılan araç, gereç ve materyalle sınırlı olarak görmüşlerdir.Bu dönemde öğretim teknolojileri için iki farklı tanım kullanılmıştır.Birincisi öğretim teknolojilerinin televizyon teyp bilgisayar kitap gibi donanımlarının ve iletişim araçlarının uygulanışı olarak gösterildiği tanım ;ikincisi ise daha kapsamlı olarak davranış bilimlerindeki araştırma buluşlarının öğretmen problemlerine uygulanması süreci olarak gösterildiği tanımdır.
1970lerin sonuna gelindi
ğinde ise öğretim teknolojisinin ,teknolojik araçların öğretim ortamında kullanılması işlevi kadar basit olmayacağı ,öğretimi etkin kılmak için sarf edilen her türlü çaba olabileceği görüşü önem kazanmıştır.Günümüzdeki öğretim teknolojileri kavramında ise teknolojik araçların öğretim ortamında kullanılmasını kapsamakla birlikte;öğrenen üzerinde özellikle öğrenme sonucu yeterlikler ve davranışlar üzerine odaklanarak ,insanların nasıl öğrendikleri konusundaki bilimsel bilgileri öğretme ve öğrenme süreçlerine uygulamaya çalışan bir disiplin olarak görülmektedir.
Ö
ğretim teknolojisi,insan ve maddi kaynakları birlikte kullanarak öğretme-öğrenme süreci bütününün belirli özel hedefler açısından sistematik olarak tasarlanması,uygulanması ve değerlendirilmesidir.

27 Şubat 2011 Pazar

GLASER'IN TEMEL ÖĞRETİM MODELİ

Glaserın temel öğretim modeli, sistem yaklaşımı ile geliştirilmiş, öğrenme öğretme süreciyle ilgili çok sayıdaki olgunun, kavramın, ilkenin örgütlenmesini ve sürecin basit olarak algılanmasını sağlayan bir modeldir. Temel öğretim modeli öğretme sürecini dört temel öğeye ayırmaktadır. Bu öğeler:
1. Öğretim hedefleri,
2. Giriş davranışları,
3. Öğretim işlemleri,
4. Değerlendirmedir.
Temel öğretim modelinin ilk öğesi öğretim hedefleridir.
 Hedef öğretme süreci sonucunda öğrencilere kazandırılmak istenilen özelliklen gösteren ifadelerdir. Glaser, hedef davranışların belirlenmesi için iş analizi yapılmasını önermektedir.
Modelin ikinci öğesi giriş davranışlarıdır.
 Glasera göre öğretim, öğrencilerin öğrenme sürecinin başında sahip oldukları davranışlar ile başlayarak daha iyiye doğru gelişir.

Modelin üçüncü öğesi öğretim işlemleridir.
Glasera göre hedeflere ulaşmak için öğretim yöntem ve tekniklerinin, materyallerinin seçilmesi, öğretim yaşantılarının düzenlenmesi bu öğeyi oluşturmaktadır. Öğretim işlemleri, öğretim hedeflerine ve öğrencilerin giriş davranışlarına uygun olarak düzenlenmelidir.

Modelin son öğesi ise değerlendirmedir.
Değerlendirme süreciyle öğretimin kısa, ve uzun süreli etkisi ortaya konmaya çalışılır. Glaser bu amaçla hem norma dayalı hem de ölçüt dayanaklı testleri önermektedir. Dönüt süreci ile programdaki eksiklik ve aksaklıklar bulunarak öğretim sürecinde gerekli düzeltmelere gidilir, öğrenci davranışlarındaki eksiklikler tamamlanır

HEDEF→ GİRİŞ DAVRANIŞLARI→ ÖĞRETME YÖNTEMLERİ→ DEĞERLENDİRME
↑ ↑ ↑ ↓

Geri Bildirim (Dönüt) İlmiği Geribildirim


KAYNAK:http://www.odevlistesi.com/ogretim-ve-ogrenme-t5757.10.html;wap2

Eğitim ve Programları ve Öğretim (Doç.Dr. Burhan AKPINAR)

SKİNNER ve Programlı Öğretim

      
 
       Programlı öğretim hareketi , programlı öğretim materyalleri.
       Programlı öğretim eğitime sistematik bir yaklaşım getirmiştir.
       Hedeflerin belirlenmesi,hedeflere ulaşılacak adımların belirlenmesi,uygulanması,
        değerlendirilmesi ve geliştirilmesi vb.
        Bireysel öğrenme
        Pekiştirme ve anında dönüt
        Adım adım öğrenme (Bilgisayar destekli eğitimin temeli atılıyor.)
                                                   PROGRAMLI ÖĞRETİM
Programlı Öğretim: Temelinde öğretimin bireyselleştirilmesi vardır. Skinner Programlı öğretimin kurucusudur. Programlı öğretim Skinner’in pekiştirme ile ilgili ilkelerinden hareketle ortaya çıkmış bireysel öğretim tekniğidir. Skinner yaptığı öğrenme deneylerinde ödülü “pekiştirici” olarak kullanmıştır. Skinner’e göre öğretim tesadüfi olmamalıdır.
Skinner’in pekiştirme ilkeleri şunlardır:
a) Küçük adımlar ilkesi: Bilgi üniteleri, adım adım öğrenciyi ilerlemeye yöneltecek bir şekilde düzenlenmelidir. Bu adımlar bir ünitenin öğrenilecek en küçük birimini oluşturmalıdır.
b) Etkin Katılım İlkesi: Her bilgi ünitesi bir ilerleme aşaması oluşturmaktadır. Bu aşamada bir alıştırma veya bir soru bulunmaktadır. Soru, verilen bilginin kazanılıp, kazanılmadığını yoklamadan başka bilgiyi edinmede ve özümlemede de bir araç olmaktadır. Böylece soru bir işlemi, bir eylemi başlatmakta yani öğrenme olayını sağlamaktadır. Öğrenme işi öğrencinin kendisi tarafından yapılmaktadır. Böylece öğrencinin etkin katılımı sağlanmaktadır.
c) Başarı ilkesi: Öğrenciler hep başarmak zorundadır. Sorular da öğrencilerin başarabileceği güçlük düzeyinde olmalıdır. Güçlüğü aşmak bir sonraki öğrenmeler için gerekli olan güdüyü oluşturmaktır.

d) Anında düzeltme ilkesi: Öğrenci soruyu cevapladıktan sonra doğru cevapla karşılaştırmakta böylece kendi kendini kontrol etmekte ve düzeltme de hemen yapılmış olmaktadır. Anında kontrol pekiştirmenin temel öğesidir.
e) Dereceli ilerleme ilkesi: İlerleme, aşamalı ve mantıklı olmalıdır. Yapılacak işlemlerin düzeyi basitten karmaşığa, bilinenden bilinmeyene, kolaydan zora doğru olmalıdır.
f) Bireysel hız ilkesi: Öğrenci, zamanı kendine uygun olarak ayarlamaktadır. Başarısızlık veya sınıfta kalma söz konusu değildir. Böylece sınıf ortamında öğrenciler arasında düzey farklılığının yarattığı olumsuzluklar da ortadan kaldırılmak istenmektedir. Sınıf geçmede belirli süre kuralı da geçersiz olmaktadır.

Programlı öğretimde; programlı öğretime göre hazırlanmış kitaplar, programlı öğretim makinaları ve bilgisayarlar kullanılmaktadır. Ülkemizde uygulanmakta olan Açıköğretim Fakültesi ders kitapları ve ilkokullarda kullanılan doldurmalı alıştırma kitapları programlı öğretime uygun yazılmış kitaplara örnek olarak verilebilir. Yine bazı bilgisayar programları da programlı öğretimde kullanılmaktadır.

BLOOM Taksonomisi


Bilişsel Alan
  Bireyin zihinsel yanının ağır bastığı davranışları ifade eder.
  Bilme ile ilgili davranışları kapsar.
  Okuduğunu anlama, bir resmi yorumlama, bir bütünü öğelerine ayırma vs.
  Bloom basitten-karmaşığa doğru bir hiyerarşi ile bilişsel alanı sınıflandırmıştır.
a) Bilgi
 Tanıma,belleme ve hatırlamayla ilglidir.
 Bireyin gördüğü bir olgu hatırlayabilmesi, tanıyabilmesi , sorunca ismini söyleyebilmesi , benzer veya farklı objeleri ayırt edebilmesi bilgi basamağıyla ilgilidir.
örn: vücut bilgisi...
b)Kavrama
Özümseme ve kendine mal etmeyle ilgilidir.
c)Uygulama
Bilginin kullanılması,uygulanmasıdır.
Bireyin önceki bilgilerini kulllanmasıdır.
d)Analiz(çözümleme)
Bir bütünü oluşturan öğelerin çözümlenmesi, analiz edilmesidir.
e)Sentez (özgün, yaratıcı, üretme)
Bir bütünü oluşturan öğeleri önceden denenmiş şekilde ilişki ve kurallara göre yeni, orjinal ürün meydana getirmektir.
f)Değerlendirme
Bireyin mevcut bilgiyi bilinçli, evrensel ölçüt ve ilkelere dayalı olarak eleştirebilir ve özgün yargılara varabilir.


Kaynak:Eğitim ve Programları ve Öğretim(Doç.Dr.Burhan AKPINAR)

25 Şubat 2011 Cuma

GAGNE ve Öğretim Durumları

Robert Gagne en çok kendisine ait olan Öğretimin Dokuz Durumu ile tanınır.
 1916 yılında Kuzey Andover, Massachusetts’te doğdu. 1937 de Yale Üniversitesinden A.B(Edebiyat Fakültesi) kazandı. 1940 da Brown Üniversitesi Psikoloji bölümünden Profesör Dr. unvanını aldıktan sonra Pensilvanya Devlet Üniversitesinin Connecticut Kız Kolejinde Öğretim Görelisi olarak çalıştı.

Onlarca yıl eğitim ve öğretim tasarımı alanlarına katkıda bulundu. Gagne öğrenme teorisi ile ilgili birçok kitap yazdı, bunların içinde en çok bilineni ise Öğretim Durumları kitabıdır.

Gagne’nin öğrenmenin zihinsel durumlarını açıklayan kitabı “Öğretim Durumları” ilk olarak 1965’de yayımlandı. Bu kitap bilgiyi işleme modelinin, yetişkin bireylere çeşitli uyarıcılar sunulduğunda meydana gelen zihinsel olayları temel almıştır. Gagne, öğrenme durumları ile ilişki kuran ve tarif eden öğretim durumları diye adlandırdığı dokuz adımlık bir süreci ortaya çıkarmıştır.

Öğretim Durumları

 1- Dikkati Çekme: Öğretimin hedefler doğrultusunda gerçekleşmesi için, öğrencinin dikkatinin öğretilecek materyale çekilmesi gerekir. Öğretmen bu amaçla birçok görsel (resim, film, tablo, harita vb.) ve sözel (fıkra, günlük yaşantıdan seçilecek bir örnek vb.) uyarıcıdan yararlanabilir.

2- Öğrenciyi Dersin Hedeflerinden Haberdar Etme: Öğretime başlamadan öğrenciye ne öğretileceğini duyurmak, onun öğremeye hazırlanmasını sağlar ve seçici algısını yönlendirir. Dersin başında ne öğreneceğini ya da kendisinden ne beklendiğini bilen öğrenci, ders sırasında verilen uyarıcılardan hangilerinin önemli olduğunu daha kolay kavrar, öğretmenin sunduğu uyarıcılardan önemli olanlarını seçerek, kısa ve uzun süreli belleğe kodlar. 
Öğrencileri hedeften haberdar etme, öğrencinin merak duygularını uyandırarak güdülenmelerine ve dikkatlerini uyarıcı materyal üzerine toplamalarına yardımcı da olabilir.

3- Önbilgilerin Hatırlatılması: Bilgiyi işleme kuramında görüldüğü gibi, kısa süreli bellekteki bilgilerin uzun süreli belleğe anlamlı bir biçimde kodlanabilmesi için önbilgilerle ilişkilendirilmesi gerekir. Bu nedenle yeni bir bilgi sunulmadan önce, öğrencinin bu bilgiyle ilişkili önbilgisinin hatırlatılması gerekir. Böylece öğrenci, yeni gelen bilgiyi uzun süreli belleğine anlamlı ve örgütlü biçimde kodlayabilir. Öğrenme daha hızlı ve kolay gerçekleşir.

4- Uyarıcı materyalin sunulması: Öğrenci yukarıda açıklanan işlemlerle öğrenmeye hazırlandıktan sonra, öğretilmek istenilen davranışlarla ilgili uyarıcılar öğretim ortamına sunulur. Sunuş sırasında çeşitli öğretim yöntem, teknik ve materyalden yararlanılabilir. Öğrenci sunulan uyarıcıları, seçerek, örgütleyerek, önbilgileriyle karşılaştırarak, uzun süreli belleğine kodlamaya çalışır.

5- Öğrenciye yol gösterme(rehberlik etme): Öğrenme ortamında öğrencilerin yanlış davranışlar kazanmaması ve başarılı olmalarının sağlanması için onlara rehberlik edilmesi gerekir. Bu amaçla, öğrenciye neyi nereden çalışacağı, öğrenme sırasında nelere dikkat etmesi gerektiği, anlamlı kodlama yapabilmesi için yeni bilgilerin hangi ön öğrenmelere birleştirileceği konularında ipuçları verilmelidir.

6- Davranışı ortaya çıkarma: Her yeni davranış öğretildikten sonra öğrencilerin bu davranışı ne derece kazandıklarının yoklanması gerekir. Davranışı ortaya çıkarma yazılı ve sözel sorularla gerçekleştirilebilir. Öğrencilerde kazandırılmak istenen davranış gözlenmese, öğretim ortamı zenginleştirilmeli, öğrenciye yeni ipuçları verilmelidir.

7- Dönüt-Düzeltme verme: Öğrenci gösterdiği davranışın doğruluğu hakkında bilgi almak ister. Öğrenci gösterdiği davranışın doğru olduğunu bilirse davranışı pekiştirir ve öğrenmeye karşı güdüsü artar. Öğrencinin gösterdiği davranış yanlışsa, bir daha aynı hatayı tekrarlamaması ve yanlış öğrenmeye neden olunmaması için hatanın düzeltilmesi gerekir.

8- Değerlendirme: Öğretme durumunun sonunda her bir öğrencinin istendik davranışı ne derecede kazandığının belirlenmesi gerekir. Öğretmen informal yollarla birkaç davranışı gözledikten sonra öğrenmenin gerçekleştiğine kanaat getirebilir. Değerlendirme formal olarak izleme testleriyle daha sistemli olarak gerçekleşebilir.

9- Öğrenilenlerin kalıcılığının ve transferinin sağlanması: Yeni öğrenilen bilgilerin kalıcı olması ve kolay hatırlanabilmesi için, bilgilerin uzun süreli bellekte iyi bir biçimden örgütlenmesi ve belli aralıklarla tekrar edilmesi gerekir. Tekrar, öğrenme sırasında yoğun ya da aralıklı olarak yapılabilir. Bilgilerin bellekte iyi örgütlenebilmesi için de, öğrenilen bilgilerin yeni durumlarda kullanılması sağlanmalıdır. Bu amaçla öğrencilere yeni kazandıkları bilgileri uygulayabilecekleri problem durumları verilmelidir. Böylece hem öğrenme eksikleri fark edilip giderilebilir, hem de yeni oluşturulan şema güçlenir. 

(http://www.princeton.edu/stat/ids/gagevents.html
)
(Erden ve Akman,2006)